İçeriğe geç

Nusret Ertem Yazılar

ADAMLIK

ADAMLIK İSLAMİ ÇİZGİDE YAŞAMAKTIR
SİNSİCE İNSANLARI ALDATMAK DEĞİLDİR

İMAMLIK ÖRNEK ÖNDER VE LİDERLİKTİR
EZAN VAAZ NAMAZ İLE HUTBE DEĞİLDİR

TÜCCARLIK MEŞRU KÂR VE HİZMETTİR
YETERKİ PARA GELSİN DEMEK DEĞİLDİR

ZANAAT VE MİMARLIK TASARIMCILIKTIR
TAKLİT KOPYA VE FASONCULUK DEĞİLDİR

MEDENİYETCİLİK ADİL İSLAM HUKUKUDUR
FRENGİ KIYAFETLER İLE KIRAVAT DEĞİLDİR

MEŞRU DAVA AHLAK VE MANEVİYATTIR
İNATCI VE ÂFÂK’İ TARAFTARLIK DEĞİLDİR

AKRABALIK AKRABA HALİNİ BİLMEKTİR
SADE FELAN AKRABAM DEMEK DEĞİLDİR

KOMŞULUK BAZI HALLERİ BÖLÜŞMEKTİR
GÖRÜNCE SADE SELAM VERMEK DEĞİLDİR

ARKADAŞLIK SADAKAT VE SAMİMİYETTİR
RİYA VE GEÇİCİ MADDİYETCİLİK DEĞİLDİR

DOSTLUKLAR İSE ALLAH İÇİN SEVMEKTİR
ÇIKARCI ROL İLE YÂLÂKACI’LIK DEĞİLDİR

İMAN İLİM İHLÂS AMEL

MÜRŞİT TASAVVUFU LEDÜN BİLMEKTİR
LEDÜN İLMİ OLMAYAN MÜRŞİT DEĞİLDİR

MÜRİT MÜRŞİDİNE TAM TESLİMİYETTİR
SADE TARİKAT DERSİ ALMAK DEĞİLDİR

İLİM HADDİNİ VE KENDİNİ BİLMEKTİR
SADE DÜNYA FENNİNİ BİLMEK DEĞİLDİR

AMEL EDEBİ İTAATLE RABBİNİ BİLMEKTİR
EDEPSİZ İBADET VE AMEL SAHİH DEĞİLDİR

ÂLİM DÜNYA AHİRET HALİNİ BİLMEKTİR
SADECE FENNİ VE BİLİMİ BİLMEK DEĞİLDİR

İCAZET İCAZETİNİN HAKKINI VERMEKTİR
SADECE DİPLOMAM VAR DEMEK DEĞİLDİR

HATİPLİK KÜRSÜDE HAKKI SÖYLEMEKTİR
SİSTEME UYUP HAKKI GİZLEMEK DEĞİLDİR

TARİH GEÇMİŞİNİ VE CEDDİNİ BİLMEKTİR
YANLIŞ YAZILAN TARİH İNSANİ DEĞİLDİR

CİHAT CAN MAL İLİM VE FİKİR DEMEKTİR
SADECE SİLAHLI SAVAŞ DEMEK DEĞİLDİR

İHLÂS KALBİNDEN MASIVAYI SİLMEKTİR
SADECE DİL İLE İKRAR YETERLİ DEĞİLDİR

NEY NE DEĞİLDİR

AKIL RABBİNE İTAAT VE KULLUKTUR
MADDİ ÇIKARLAR İÇİN ZEKÂ DEĞİLDİR

İNSAN’ AKLI İMAN İLE RUHANİYETTİR
BEDEN VE ŞEKİLDEN İBARET DEĞİLDİR

İNSANLIK AHLAK VE HAKKANİYETTİR
DÜNYEVİ GÜÇ VE ÇOĞUNLUK DEĞİLDİR

MÜSLÜMAN DİNİ İCRA İLE MÜKELLEFTİR
İCRAATSIZ MÜSLÜMAN MAKBUL DEĞİLDİR

MÜSLÜMANLIK TEBLİ VE CİHAT DEMEKTİR
GEÇ HOŞ GÖR SANA NE BANA NE DEĞİLDİR

DİN BİRDİR VE ODA ANCAK İSLAMİYETTİR
İSLAMDAN BAŞKA YOL GEÇERLİ DEĞİLDİR

DİYANETCİLİK EMRİ YASAĞI ANLATMAKTIR
SADE HAC VE UMRE TURU YAPMAK DEĞİLDİR

CEMAATCİLİK CİHAT VE TEBLİGATCILIKTIR
MADDECİLİK VE DİYALOGCU’LUK DEĞİLDİR

DİNDARLIK DİNİ TAKVACA YAŞAMAKTIR
NAMAZ ORUÇ HAC ÜMRE DEMEK DEĞİLDİR

ORTAKLIK HER ŞEYİ ORTADAN BÖLMEKTİR
ŞAHSİ ÇIKARLAR İÇİN KURNAZLIK DEĞİLDİR

İYİLİĞİN KARŞILIĞI ŞÜKÜR VE VEFAKÂRLIKTIR
HÂŞÂ İNKÂR İSYAN VE NANKÖRLÜK DEĞİLDİR          

            HASBÜN’ALLAH VE NİĞMEL VEKİL
              LÂ HAVLE VE’LÂGUVVETE İLLA
                     BİLLAHİL ALİYYÜL AZİM.

NEDİR NE DEĞİLDİR

YİĞİTLİK HAKLIDAN YANA OLMAKTIR
GÜÇLÜDEN YANA OLMAK HİÇ DEĞİLDİR

PEHLİVANLIK NEFSİNİ YENEBİLMEKTİR
GÜREŞTE VE MAÇTA YENMEK DEĞİLDİR

HAK RİSALET HİZMET VE FEDAKÂLIKTIR
SALTANAT İÇİN ALDATMACILIK DEĞİLDİR

HÜKÜMETCİLİK ADİL VE EŞİT YÖNETİMDİR
İDEOLOJİCİLİK VE KAYIRMACILIK DEĞİLDİR

ASKERLİK TÜM KUTSALLARI KORUMAKTIR
KUTSAL DEĞERLERİMİZE İHANET DEĞİLDİR

SİYASET MEŞRU ÇIKARLARI KORUMAKTIR
ŞAHSİ ÇIKAR VE YANLI POLİTİKA DEĞİLDİR

DEVLETÇİLİK KENDİ SİLAHINI YAPMAKTIR
ÜRETEN KURULUŞLARI SATMAK DEĞİLDİR

İDARECİLİK KURUMLARI YAŞATMAKTIR
İHALECİLİK VE MÜTAAHHİTLİK DEĞİLDİR

BELEDİYECİLİK BELDEYE HİZMETÇİLİKTİR
KONSER VE REKLÂM AFİŞİ ASMAK DEĞİLDİR

MALİYECİLİK DENK VE ADİL BÜTÇECİLİKTİR
SADE ACIMASIZ VERGİ TOPLAMAK DEĞİLDİR

FİNANSCILIK MEŞRU İMAL VE ÜRETİCİLİKTİR
SÖMÜRME KREDİLERİ VE FAİZCİLİK DEĞİLDİR

ÜÇ ÇARPI ÜÇ DOKUZ HATA VE YANLIŞLAR

Birinci (3) yanlış; bir defa şu üç hasleti unutmalıyız.

Bir, rahatı, iki, lüksü ve israfı, üç, keyfi, zevki ve kahkahayı… Çünkü çember daralıyor. Bunu böyle bilmeliyiz. Bu üç hasleti unutalım derken tabii ki oturup ağlayalım demek istemiyoruz.

Yani ona göre düşünüp tedbir alarak yaşamamız gerekir diyoruz.

İkinci (3) yanlış; bir, biz hata ve kusurları hep başkasında arıyoruz, hiç kendi nefsimizi muhakeme etmiyoruz. İki, her işi de başkasından bekliyoruz. Üç, her doğru her yerde konuşulmaz, ama biz doğruları konuşmaktan hep kaçınıyoruz. Eğer siyasetçi ise, aman oy kaybederim, esnaf ise aman müşteri kaybederim, cemaat cemiyet önderi ve lideri olanlar da, aman itibarımı kaybederim korkusu ağır basıyor. Yani daha doğrusu, emri bil maruf ve nehyi anil münker farizasını Müslümanların çoğu bilmiyor, bilenlerin birçoğu da maddemize zarar verir diye terk ediyor. Geri kalanların birçoğu da ihmal ediyor. Şu derdimizi de Müslümanlar hiç dert etmiyor. İstatistiklere göre, bu memleketin % 99’u Müslüman, kalan % 1’ini de ikiye böl geriye (% 0,5) yani buçuk kalır. Peki, % 0,5’in yani buçuğun ibadet günü var da, neden  % 99’un yok. Bu nasıl Müslümanlık nasıl demokrasi, Müslümanlık ve demokrasi bunun neresinde? İslam’da böyle bir demokrasi yok.

Günümüz Müslümanları bunu neden hiç dert edinmiyorlar? Şimdi bahane eh efendim konulmuş kanunları biz değiştiremeyiz. Amma ve lakin biz dert edinsek Mevla değiştirecek, biz dert edinmez isek Allah Teala değiştirmez. Biz isteyeceğiz ki Rabbimiz değiştirsin. Biz istemez isek böyle zelil yaşamaya mahkûm oluruz. Bunu hak ettik.

Üçüncü (3) yanlış; bir, meselelerin temeline inmiyoruz.

Gerçekleri tam araştırma zahmetine katlanmıyoruz. Kulaktan duyma ve kasıtlı olarak bize yanlış okutulan tarih kitaplarından siyonist medyadan öğrendiğimiz, aleyhimizde yanlışları doğru sanıyor ve uyutuluyoruz. İki, bir iş yapağımız zaman yakın ve kısa vadeli düşünüyoruz. Üç, tüm maddi manevi işlerimizi küçük ve bireysel düşünüyoruz. Bu yanlışları İslamiyet’te, siyasette ve ticarette hep böyle yapıyoruz. Dünyanın devleri birleşirken biz tek başımıza ne yapabiliriz ki. Tabii fazla varlık gösteremiyor ve batmaya maruz bırakılıyoruz. Ama biz bunu hak ediyoruz. Neden derseniz, nedeni şu: ABD var, SSCB var, AB var… Peki, o halde neden İBD, yani İslam Birliği yok? Evet, Allah rahmet eylesin Erbakan Hoca Efendi D–8’leri kurdu fakat ne yazık ki kokuşmuş batak Avrupa aşkı uğruna üzerini küllemeye çalışıyoruz. Evet, bu da çok büyük üzücü bir gerçek değil mi? Bu hata ve gerçek yanlışların açılımı ve izahı sayfalara sığmaz, ama arif olanlar anlar. Çünkü arife tarif gerekmez diye düşünüyoruz. Bu gerçeği anlamayanları da anlamaya davet ediyoruz. Rabbim anlamayı ve bu uyuşturulmuşluktan uyanmayı nasibi müesser eylesin, âmiiin.

Ayrıca şunu ilave etmek istiyorum! Kârın en güzeli zararın yakınından dönmek denir ya mesela bir insan bir yanlış yapar veya bir yanlış laf eder de yaptığı bir yanlışı anlar ve ben yanlış yaptım der, itiraf eder yanlıştan döner ise o büyük bir erdemliktir. Fakat yaptığı yanlışı kabullenmeyip yanlışa doğru kılıf ararsa o da en büyük yanlıştır amma ve lakin insanımızın çoğu yanlışını kabul etmiyor.

İnatçı bir şekilde yanlışına doğru kılıf ararken yanlışa battıkça batıyor.

İSLAM ŞİARI

Anahtarımız bismillah
Tevhidimiz la ilahe illallah
Muhammedur resulullah
Yaratıcımız hazreti Allah
Önderimiz hazreti Resulullah
Rehberimiz hazreti kelamullah
Biz tasdik eyledik elhamdülillah

Her işte önceliğimdir İslam şiarı
Benim diyarımdır tüm İslam diyarı
Benimdir tüm İslam’ın genci ihtiyarı
İslam’ı şiar edinenlerin şaşmaz ayarı
Ben İslam’ı şiar edindim elhamdülillah

Birinci derdimdir İslam’ın her derdi
İslam derdi uğruna ecdadım ser verdi
Bu derdi dert edinmeli İslam’ın her ferdi
İslam’ı dert edinenler yüce makama erdi
Ben İslam’ı dert edindim elhamdülillah

Dini İslam’ın derdi en önemli derttir
Bu derdi dert edinen ne güzel ferttir
İslam’a hakaretin karşılığı çok serttir
Bunu dert etmeyen Müslüman namerttir
Ben İslam’ı dert eyledim elhamdülillah

Kâinatın anayasası mutlak Kur’an’dır
Kur’an’a uyanlar doğru hedefe varandır
Kurtulacak fırkalar da Kur’an’a uyandır
Kur’an’a uymayan kalp bedbaht virandır
Ben Kur’an’ı taç eyledim elhamdülillah

Yolum İslam’dır başka yol bilmem
Dünya için dünyayı verseler eğilmem
İslam’ı kalbime nakşeyledim asla silmem
Bin canım olsa da verir başka yola gelmem
İslam’ı kalbime nakşeyledim elhamdülillah

Başka hak yol yok tek yol İslam’ın yolu
Gerçek din İslam nice güzellikler ile dolu
Asla tanımam laikliği maikliği ve sağı solu
Çok güçlüdür İslam’ı şuurlu yaşayanın kolu
Ben bu yolu rehber eyledim elhamdülillah

Benim kârımdır tüm Müslümanların kârı
Hem zararımdır tüm Müslümanların zararı
Tek vücut olmak tüm Müslümanların yararı
İki cihanda mesut olur herkim alırsa bu kararı
Ben bu yolda kârı kâr eyledim elhamdülillah

Şahadetimiz eşhedü en la ilahe illallah ve
Eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulühü
Her işimizin evveli bismillah sonu elhamdülillah
Ben besmele’i şerifi anahtar eyledim elhamdülillah

GÖNÜL BAHÇESİ (1)

Bu hüzün niye sordum karanfile
Dedim dünya fani üzüleme nafile
Cevabı irade zayıf olmuyor, laf ile
Yanmış yakınmış gamlı gönül
Yine hüzne düşmüş gamlı gönül
Sordum laleye neden boynun eğri
Ah eyleyip söyledi dertliyim gayrı
Kim ne bilir sinelerde dert ayrı ayrı
Yanmış yakınmış gamlı gönül
Yine boynun eğmiş gamlı gönül
Hüzne dalmış gülmüyor güller
Mahzun olmuş açmıyor sümbüller
Gam yükün almış ötmüyor bülbüller
Yanmış yakınmış gamlı gönül
Yine yükün almış gamlı gönül
Devran dönmüş güller solmuş
Mevsimler değişmiş hazan olmuş
Dertli garipler yine hüzünle dolmuş
Yanmış yakınmış gamlı gönül
Yine hazan olmuş gamlı gönül
Laleler kadere boynun bükmüş
Güller dertli sararıp gazel dökmüş
Bülbüller suskun sineye gam çökmüş
Yanmış yakınmış gamlı gönül
Yine gazele dönmüş gamlı gönül
Her mevsim farklıdır birçok iller
Seherde semaya kalkar temiz eller
Hz. Meylayı zikreder günahsız diller
Yanmış yakınmış yine gamlı gönül
Ah yine derde düşmüş gamlı gönül

TEHLİKELİ VE SAKINCALI KELİMELER

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

TEHLİKELİ VE SAKINCALI KELİMELER

      Dinler kelimesi yerine: İnanç, kültür ve yaşam tarzları demeliyiz. Bazı kelimeleri çok sakıncalı ve tehlikeli buluyorum. Mesela, dinler arasında en güzel din İslam dinidir, ılımlı İslam, tek tanrılı dinler, semavi dinler, ilahi dinler, İbrahimi dinler, üç semavi din, üç büyük din, dinler arası diyalog, dinler bahçesi, medeniyetler buluşması vs. gibi terimler çok yanlıştır. Ama şöyle demiş olsalar: İlahi kitaplar, İlahi sistemler, İlahi kanun ve kurallar, İlahi emir ve yasaklar gibi olabilir. Fakat bugün dinler denildiğinde, günümüz avam Müslümanlarının ekseri çoğunluğu, batıl inançları meşru din kabul ediyor. Bu da insanı küfre götürür hâşâ. Bilhassa, üç semavi din ve üç büyük din kelimeleri çok tehlikelidir. Bizim dinimiz diye ayrıştırmakta pek doğru değildir. Çünkü bizim dinimiz deyince başka meşru gerçek ve hak dinler varmış imajı verir. Gerçek din tekdir ve tüm insanlığındır, fakat inanıp inanmamak başka bir mesele. Tek tanrılı dinler deyince de İslam ile batıl inançları hâşâ aynı seviyede görenler olur. Zaten Hz. Mevlamızın 99. İsmi Şerifi arasında böyle bir ismi de yoktur Bu isim putlara verilmiştir. Hoşgörü deyince günümüzde boş verin adını şimdi hoş gör koymuşlar. Evet, hoşgörü güzeldir ama hoş görülecek veya görülmeyecek fiiller vardır. Her fiil hoş görülmez ki. Çünkü şimdiki hoşgörü, boş ver bana ne, kim ne yaparsa yapsın oldu. Herkesin fikrine saygılıyız kelimesi de çok yanlıştır, çünkü yanlışa saygı olmaz. Yanlışa saygı, yanlışı meşru görmek demektir. Medeniyet deyice de, medeniyet eşittir İslam’dır. İslamsız medeniyet asla mümkün değildir. Bir de şimdiki Yahudilere Musevi,  Hıristiyanlara İsevi ve Şiaların çoğunluğuna da Alevi demekte yanlıştır. Çünkü Musa (as.) efendimiz “muhakkak benden sonra gelen peygamberlere ve onlara verilen kitaplara tabi olun” demiştir. İsa (as.) efendimiz de “benden sonra son bir peygamber gelecek, adı Ahmed olarak bana verilen kitap İncil’de belirtilmiştir”. Ama O peygamber efendilerimizin yaşadığı zaman onlara ve onlara indirilen kitaplara tabi olanlar müstesna. Çünkü Onlarda Müslüman idi. Daha sonra Tevrat ve İncil üzerinde tahrifat yaparak, O peygamber efendilerimize ve O kitaplara uymayıp kendi kafalarına göre yol çizenler yoldan çıkmışlardır. İsa ve Musa efendilerimiz şu anda dünyada olsalardı muhakkak Hz. Muhammed (sav.) efendimize tabi olur, Kur’an ve onun sünnete göre yaşarlardı. Hatta İsa (as.) efendimiz, ilk ve son peygamber olan Hz. Muhammed (sav.) efendimize ümmet olmayı arzu ederek Hak Teala’ ya dua ve niyazda bulunmuştur Hak Teala’da İsa (as.)efendimizin bu niyazını kabul eylemiş ve göklere yükselterek kendi katına almıştır. Efendimize ümmet olacak ve ahir zamanda Mehdi (a.s.) ile Deccale karşı savaşarak son bir defa daha bir süre için dünyayı düzene sokacaklardır.

Alevi geçinenlere gelince, bunlara da alevi demek yanlış olur. Çünkü şu andaki yaşantılarının Ali (ra.) efendimizin yaşadığı gerçek din olan İslam ile bağdaşır bir tarafları yoktur. Eğer sevdiklerini iddia ediyorlar ise, onun hayatına bakıp onun gibi yaşamaları gerekmez mi? Bir kavim, bir cemiyet, bir toplum ve bir kimsenin bir işi veya birisini sevmesi, ancak O işi yapmak ve O şahsın yaşadığı gibi yaşamakla mümkün olur. Hz. Ali efendimiz camide şehit edilmiş idi. Peki camide ne yapıyordu? Namaz kılıyordu, Öyle ise O zaman neden Hz. Ali efendimizin canını verme pahasına da olsa onun kıldığı namazı kılmıyorlar, bu hangi mantıkla bağdaşır? Mesela Hz. Ali efendimiz başka ibadetleri veya başka işleri yaparken, yemek yerken veya evinde şehit edilse idi, evlerine girmeyecek, diğer işleri yapmayacak veya yemek yemeyecekler miydi? Hz. Ali efendimizin sevdiklerini sevip yaptıklarını yapmadan Alevilik olmaz.

Yukarıda sadece namazı örnek verdik. Ama Ramazan orucu, hac, zekât gibi diğer ibadetlerin hiçbirini yapmıyorlar. Âcizane bizim onlara tavsiyemiz, eğer İslam’ı kabul ediyorlar ise kuran ı en son hak kitap efendimiz (s.a.v,) mi en son peygamber kabul ediyorlar ise mahşer gününe, cennet ve cehennemin varlığına inanıyorlar ise; O zaman Kuran’a ve efendimizin hayatına bakıp efendimizin ve halifelerinin ve ashabının ve ehli beytinin yaşadığı gibi yaşamaları gerekmez mi? Ayrıca halifeleri birbirinden ayırmak çok büyük tefrika ve yanlıştır. Çünkü onlar bir vücudun azaları gibiydiler, O zatların hayatını iyi ve doğru araştırsınlar görür ve anlarlar. Namaz, oruç, hac, zekât ve diğer ibadetleri yapan şiaların yaşantısı ise oda âlimlerimizin işidir, O mesele benim boyumu aşar. Biz istiyoruz ki; herkes Kuran a ve sünnete göre yaşayıp felaha ersinler. Neme lazım, kim ne yaparsa yapsın diyemeyiz. Çünkü emri bil maruf ve nehyi anil münker her Müslüman a cihat hükmünde yapması gereken önemli bir emir ve farz-ı ayn’dır.

Yukarıdaki tehlikeli kelimelere gelince; İslam’dan başka gerçek din yok ki; tek tanrılı dinler, ilahi dinler, semavi dinler, üç semavi din, üç büyük din, dinler arası diyalog olsun. Allah (c.c.) indinde tek gerçek ve geçerli semavi din sadece ve sadece İslam dinidir! Çünkü hak din, İslam’dır. Başka hak din yoktur. Dünyaya gelen ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem (as.) efendimizin dini de İslam idi. Âdem (a.s.)’dan sonra Resulallah (sav.) efendimize kadar tüm peygamber efendilerimizin ve onlara iman ederek tâbi olan tüm ümmetlerinin dini de İslam idi ve tüm peygamber efendilerimize indirilen 104 kitaptaki din de İslam idi. Kelimenin telaffuz şekli değişik olsa bile, peygamber efendilerimiz, kitaplarımız ve bazı emir yasaklar ile helal ve haramlar değişse bile mana itibari ile yine din İslam idi. Çünkü Allah (c.c.) indinde tek gerçek ve geçerli din ancak İslam’dır. Bir anda iki hak din olmadı ve olamazda. İlk ve son peygamber olan efendimizin (s.a.v) in dini de İslam idi. Kıyamete kadar gelmiş geçmiş ve gelecek tüm ümmetinin dini de İslam’dır. Âdem (a.s.) efendimizden kıyamete kadar din tekdir, yani din vardır dinler yoktur. Biz çıkıp; “dinler içerisin de en güzel din İslam’dır, tek tanrılı dinler, ilahi dinler, üç semavi din, üç büyük din, dinler arası diyalog, dinde hoşgörü ve buna benzer kelimeleri kullanırsak, avam tabaka da bunu yanlış anlar ve ne yazık ki zaten yanlış anlıyor. O zaman Yahudi ve Nasranîlerin misyonerlik çalışma ve faaliyetlerine katkıda bulunur ve böylece daha kolaylaştırıp meşru olmayan inançlarına meşruiyet kazandırmış oluruz. Onlar da bunu fırsat bilerek günümüzde İslam’dan uzak kalmış insanlarımızı ve gençlerimizi kolayca aldatırlar. Din kavramının Ne olduğunu bilmeyen insanlar, kolayca bu tuzağa düşerler ve düşüyorlar da. Bizim görevimiz, tek gerçek ve geçerli din olan İslam’ı öğrenmek, yaşamak, tebliğ etmek, tanıtmak ve yaşatmaktır. Âcizane, çocukluğumdan beri Müslümanlara, hacı ve hoca efendilere söyleye geldim, dinler içinde en güzel din İslam’dır kelimesi gayri meşru inançlara meşruiyet kazandırır. Mesela; Dinler arasında tek gerçek din İslam dinidir deseler zararı biraz daha az olur. Âcizane; bilgi için bazı Müslümanlara soruyoruz: “Dinler arasında en güzel din İslam dinidir” denilince siz ne anlıyorsunuz? Aldığımız cevap kahir ekseriyet, bütün dinler güzeldir ama İslam dini daha güzeldir deniyor. Son zamanlar da semavi dinler ve buna benzer kelimelerde eklenince dinin ne olduğunu bilmeyen günümüz okumuş geçinen cahilleri ve avam tabaka der ki; Efendim, “mademki semavi din ise O da din bu da din İslam bana zor geliyor, O yasak bu yasak, O haram bu haram, O zaman ben de kolay olan

Hıristiyanlığı seçtim, din değiştirdim” deyip dinden çıkıp dinsiz sapıkların batağına düşer ve düştüklerini de görüyoruz Her gün sayıları artan kiliseleri Yahudi ve

Hıristiyanlar yönetmiyor, Ahmet ve Mehmetler yönetiyor. Bunlara birde papazlık unvanı verip böylece gençleri daha kolay bu batağa çekiyorlar ve daha nice yanlış düşünceler, yanlış inançlar, yanlış kelimeler, yanlış fetvalar, yanlış icraatlar var ama Birileri bunda korkacak ne var sizde adam yetiştirin deseler de bu tehlike çok büyük.   

Yukarıda zikrettiğimiz ılımlı İslam, hoşgörü ve herkesin fikrine saygılıyız gibi kelimeleri de biraz açmak istiyorum. Evet, İslam’da hoşgörü vardır ama her şeyi hoş gör demek değildir. Resulü Ekrem (sav.) efendimiz şöyle buyurdular ki; “Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin, buna gücünüz yetmiyor ise dilinizle düzeltin, bunu da yapamıyorsanız en azından kalben buğz ediniz ki bu da imanın en zayıf tabakasıdır. İmanı korumanın yolu da Salih amel ile emirleri tutup yasaklardan kaçmakla olur en önemli kalesi de Namaz ve zekâttır Rabbim İslam ı hakkıyla yaşamayı nasip eylesin.  

       Ilımlı İslam kelimesine gelince, ne Kuran’da ne de efendimiz (sav) in Hadis-i şeriflerinde ılımlı İslam diye bir kavram ve kelime yoktur. Bir de herkesin fikrine saygılıyız kelimesi de çok yanlıştır. Çünkü herkesin fikrine değil, ancak ve ancak herkesin hakkına saygımız ve fikirlerin açıklanmasına tahammülümüz vardır. Çünkü herkes fikrini açıklayacak ki, biz de ona göre saygı veya tepki göstereceğimize karar verelim. Açıklanan fikirler küfür ise hâşâ biz ona nasıl saygı gösteririz. Çünkü küfre saygı küfürdür, ancak saygıya layık ise biz de O zaman saygı gösteririz. Fani dünya menfaati için profesör olmak, iktidar olmak, reyting yapmak ve tiraj artırmak, zenginler birliği kurmak, cemaat ve cemiyeti çoğaltarak (milli zihniyet hariç) her hangi bir zihniyette olursa olsun iktidarlar üzerinden çıkar sağlamak için siyonist Yahudi ve Hıristiyanlarla diyalog yapmak, onlara şirin gözükerek gerçek din İslam’ı sulandırıp reformize etmeye, hatta bir harf ve noktasını dahi değiştirmeye hiç bir güç, kurum, kuruluş ve hiç bir kimsenin asla ne gücü ne yetkisi, ne salahiyeti ne de haddi vardır.

Şu Diyalog gafletine gelince, Efendimiz, (sav), ne halifeleri, ne ashabı, ne Osmanlı padişahları ne de meşayihten ulamanın asla hiç bir İslami temsilcinin, gayri Müslimler ile diyalog diye bir görüşmeleri olmamıştır Ancak onlara mektup ve elçi göndererek İslam ı tebliğ etmişler İslam ve Müslümanlara hakaret ve zülüm edenler ile de  savaşmışlardır. Onlar ile görüşmek icap ettiğinde Daima vakarlı olarak görüşmüş olsalar da fakat tebessüm dahi göstermemişlerdir, ama merhamet başka şeydir. Şimdi biz onların dizlerine kadar eğilerek ellerini öpmekle onlar asla bize saygı göstermez acımaz ve merhamet etmezler, bunu da böyle bilmeliyiz. Birçok hoca efendilerimizin üzerinde hiç bir İslami emare bulunmazken, papazlar, ruhbanlar. Hahamlar asaları, cübbeleri, haçları ve taçları ile batıl inançlarını savunurken, birilerinin frengi kıyafetler ile İslam’ı temsil etmeleri acaba ne kadar etkili ve inandırıcı olur. Vah bizim halimize… Kaş yaparken göz çıkarıyoruz. Bizimki İslam ı temsil ve tebliğ etmek mi yoksa Yahudi Hıristiyanlar ile dost olmak mı? Efendimiz (sav) Ebu cehil’e tebliğ için defalarca gitmiş ama cehaletin babası diye lakap takmıştır. Hâşâ hazret dememiş diyalog da yapmamıştır. Kuran’da Allah-u Teala buyurmuyor mu; “Onlar birbirinin dostudur. Siz onların yoluna girmedikçe onlar asla size dost olmazlar.” Eğer İslam’ı tebliğ etmek istiyorsanız, ki bu da her Müslüman’ın üzerine düşen farzı ayn’dır, o zaman ülkemizde gerçek ve geçerli dinin temsilcisi görülen Diyanet İşleri Başkanını da yanımıza alarak, İslam’ın kıyafeti ve şekli olan sakal, sarık, cübbe, şalvar ve asası ile onların ayağına gitmez başka uygun bir mekân da tek gerçek ve geçerli din İslam’dan asla taviz vermeden vakar ile görüşür ancak İslam’ı öyle tebliğ edebiliriz.

    Ayrıca bir de ehli kitap konusuna gelince; şu anda yaşayan Yahudi ve Nasranîlerin ekseri çoğunluna ehli kitap denebilir mi?  Bilemem. Ancak tahrif olmamış orijinal Tevrat ve İncil ile Musa ve İsa (a.s.) efendilerimizin zamanında onlara biat edip tabi olanlar ve O kitaplara uyanlar Müslüman ve ancak ehli kitaptır. Şimdiki Yahudi ve Hıristiyanların ne O peygamber efendilerimizle ne de O kitaplarla hiç bir alakaları yoktur. Bunlar Haza ehli küfürlerdir, hatta ekseri çoğunluğuna da şirk ehli denebilir. Çünkü hâşâ Allah(c.c)’a oğlu kızı ve buna benzer çirkin sıfatlar isnat ediyorlar. Zaten ehli kitap yürürlükte olup ve geçerliliğini muhafaza eden kitaplara tabi olmakla olur ki; o da ancak şu anda Kur’an-ı Kerim’e ve Âlemlere rahmet olan peygamber efendimiz e hiç bir şüphe ve itiraz olmadan tam bir teslimiyet göstererek uyan ve tabi olanlara denir ki; tüm emir ve yasaklar ile helal ve haramlara hiç şüphesiz inananlardır. Bunun dışındakiler ne Müslüman’dır nede ehli kurandır. Kurandaki ehli kitap tarifi ise oda âlimlerimizin işidir. Fakat hiç bir kitapta insanların kemiklerini taşla kırmak, çocukları ve savunmasız insanları misket bombası yağdırarak öldürmek, ambargo uygulayarak ölüme terk etmek, fitne fesat çıkarıp insanlara işkence ve zulüm etmek, sömürmek, dünyayı kana bulamak, bunlardan ne kadar ehli kitap çıkar, yine oda âlimlerimizin bilgisidir. Ama âcizane ben, buradan tüm dünyaya sesleniyorum şu anda tek gerçek ve geçerli din sadece İslam dinidir ve tüm insanlığındır. İslam’ın kitabı Kuranı Kerim’dir. İslam’ın ilk ve son peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimizdir. Kurtuluş ancak kurana ve efendimize tabi olup sünnetini yaşamak emir ve yasak dinlemekle olur.  

Âcizane diyanetin bu konularda ihmali olduğunu ve görevini tam yapmadığını zannediyorum. Çünkü günümüzde ajan, sapmış, saptırılmış, aldatılmış, satılmış ilahiyatçı ve hoca geçinerek yanlış ve tehlikeli fetva verenler çoğaldı. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığının dini, itikadi, ilmi, ibâdi konuları sağlam kaynaklara dayanan ciddi bir araştırma yaparak, uygun bir üslup ile tüm insanlığı bilgilendirmesi gerekir diye düşünüyorum. Hatta diyanetin bir takip kurulu oluşturması ve bu gibi yanlış fetvalar verenlere reddiye yayınlayarak insanları doğru bilgilendirmeyi görev bilmesi lazımdır.  

Son olarak ta, tüm dünya İslam âlemine duyurulur. Yahudi ve Hıristiyanların Papası var da neden Müslümanların bir halifesi yok? Acaba dünya Müslümanları bunu dert edinmiyorlar mı? Dünya Müslümanlarının bunu acilen gündeme almaları gerekir. Çünkü tek gerçek ve geçerli din olan İslam, tüm insanlığın huzuru, refahı ve kurtuluşu içindir. Strateji, savunma, siyasi ve ticari yönden de gayrimüslimlerin (a.b.d.) (s.s.c.b.) (a.b.) birleşik devletleri var da, peki acaba (i.b.d.) İslam Birleşik Devletleri neden yok? Ne oldu, D-8’ler? Niye 80’e çıkarıp ta bunlar ile diyalog yapmıyoruz, engel ne? Bazı hoca efendiler bu işler sana mı kaldı diyebilirler. Bana kalmadı ama sizler susar da bu konuları sadece Cübbeli Hoca Efendiye bırakırsanız, Onu da iftiralar ile sustularsa başka kim anlatacak ve bu kadar yanlışlara kim cevap verecek? Haddim olmayarak Ehlisünnet itikadına bağlı, ayet, hadis, fıkıh ilmi olan hoca efendilerimizin bu görevi az sayı da zatlara bırakmamalarını rica eder, hepsinin saygı ve hürmetle ellerinden öper, dualarını beklerim. Yine haddim olmayarak parti tartışması ve savunması yerine İslami konuları konuşup tartışsalar meydan yanlış fetvacılara kalmaz. Hızır Efendi ve Bayram Âli hoca efendiler niye şehit edildiler? Rahmetli Erbakan Hocamızı 11 ayda acep niye indirdiler? Menderesler, Özallar, Eşref Bitlisler, Yazıcıoğlu, Ziya Ülhak gibi içeride ve dışarıda daha niceleri. Şunu bilelim ki, bir verip çok alanlar İslam ve Müslümanların kimliğini doğru anlayıp yaşayanları başımızda tutmaz ve yaşatmazlar muhakkak. Bir verip çok alıyorlar ki, yaşatıyor ve göz yumuyorlar. Eğer boyumdan büyük işlere karıştıysam önce Allah ve Resulünün sonra da sizlerin affına sığınır bağışlanmamı dilerim.

HİMMET VE ŞEFAAT YA RESULALLAH (1)

Yâ Rasûlallah, nasıl methi sena eyleyim ki pak-i zatını
Hak Teâlâ çok şerefli kıldı siz habibinin makam ve katını
Sizi meth-ü sena eylemek aşar biz acizlerin güç ve takatini
Hidayet Ya Hazreti Allah, Şefaat Yâ Rasûlallah!

Siz her daim ve her yerde hiç unutmadınız biz ümmetinizi
Siz samimi sadakatli ve adilsiniz hiç bozmadınız vaadinizi
Mevla biz acizlere nasip eyleye havz-ı kevser ile şefaatinizi
Hidayet Ya Hazreti Allah, Şefaat Yâ Rasûlallah!

Hak Teâlâ çok yüce kıldı kendi yüce katında sizin katınızı
Çok yüksek bir şerefe nail eyledi yazdı yüce adı ile adınızı
Mevla lütfeyleye bize göstere cennette yüce zatı ile zatınızı
Hidayet Ya Hazreti Allah, Şefaat Yâ Rasûlallah!

Efendim siz önder, liderimiz ümmetinin onuru ve baş tacı
Yaralı sinelerimizin dertli kalplerimizin tabibi nuru ve ilacı
Hak Teâlâ sadece size ikram eyledi havz-ı kevseri ve miracı
Hidayet Ya Hazreti Allah, Şefaat Yâ Rasûlallah!

Hak Teâlâ hatırınıza kabul eyledi Hz. Âdem’in duasını
Hz. İsa Efendimizin ise size ümmetlik muradını ve niyazını
İkram eyledi tüm Hz. nebi ve Peygamberlere İmamlık hazzını
Hidayet Ya Hazreti Allah, Şefaat Yâ Rasûlallah!

Yaratılmışların en yücesi tüm âlemi cihanın başı ve özdeşi
Gül demek yetmez tüm güllere hayat veren iki cihan güneşi
İnsanların en büyüğü en şereflisi hiç yok dengi benzeri ve eşi
Hidayet Ya Hazreti Allah, Şefaat Yâ Rasûlallah!

Şanlı Şerefli Bir Can Ulu Hakan (1)

Tarihte çok büyük bir mücahit insan
İslam âlemine ışık tutan şerefli bir can
İslam dünyasında büyük bir lütfu ihsan
Bu zatları daim dualarla ana hüsnü lisan
Müslümana şefkat küfre şiddetle bakan
Tarih sizi hiç unutmayacak ey ulu Hakan

Benzersiz büyük bir deha Cennet mekân
Osmanlı’nın son halkalarından ulu Hakan
Dosta merhametli düşmana haşmetle bakan
Dünyadan takdirli O Yüce Abdülhamit Han
Müslümana şefkat küfre şiddetle bakan
Tarih sizi hiç unutmayacak ey ulu Hakan

Asla hiçbir evraka abdestsiz imza atmadı
Her şeyi adalet ile yaptı kimseyi aldatmadı
Her işini sevdirerek yaptırdı asla dayatmadı
Çok vaat oldu amma bir karış toprak satmadı
Müslümana şefkat küfre şiddetle bakan
Tarih sizi hiç unutmayacak ey ulu Hakan

Kendi ayakları üzerinde onurla dik durdu
Daima çok büyük bir onurla savundu yurdu
Çok büyük bir ustalıklarla akıllı planlar kurdu
Düşmanlarının taktik oyunlarıyla onların vurdu
Müslümana şefkat küfre şiddetle bakan
Tarih sizi hiç unutmayacak ey ulu Hakan