İçeriğe geç

Nusret Ertem Yazılar

GARİP BİR KUL VE İSTANBUL

Dünya dediğin iki kapılı bir han ince bir yol
İnsan dediğin çok aciz biçare dertli bir kul
Hayat dediğin bir lokma ekmek iki parça çul
Geçim dediğin bir kaç parça eşya bir kaç pul
Mutsuz bir ömür garip bir kul ve İstanbul

Kimliğimi sorarsanız izahı bil cümle sıralıdır
Dünü sorarsanız bazen ak bazen de karalıdır
Amma elhamdülillah biz gül bahçesine düştük
Günü sorarsanız kalp mahsun gönül yaralıdır
Çok zaman sarpa sardı beni bu İstanbul

İlimi sorarsanız Erzincan ili Doğu Anadolu
Çok güzeldir İç Anadolu’ya uzanır bir kolu
Erzurum’dan koptuk Sivas Ankara’dan geçtik
Amma elhamdülillah şaşırmadık doğru yolu
Çok sıkıntılar ile kardı beni bu İstanbul

Halimi sorarsanız biçare aciz bir Allah kulu
Bazen az eksik bazen de bol bulduk para pulu
Çok düşündük kendimize yeni bir vatan seçtik
Amma elhamdülillah mesken tuttuk İstabul’u
Öz yurdumuzdan ayırdı beni bu İstanbul

Aslımı sorarsanız Türk ırkı hak din İslam mensubu
Hz. Resulullaha ümmet olmaktır bu acizin matlubu
Fani yalan dünya ile çok yarışıp nefisle cebelleştik
Amma elhamdülillah doğru elden aldık mektubu
Çok ince eleyip savurdu beni bu İstanbul

Adımı sorarsanız Nusret talihsiz garip bir kul
Asla hiç mutlu etmedi ki beni ne iş ne de para pul
Sıkıntılı ömürde Mevla’nın nimetinden yedik içtik
Amma elhamdülillah ne aç kaldık ne de yoksul
Çok yakıp kavurdu beni bu İstanbul

Yaşımı sorarsanız elli beş çok hatalar sildik
Bin dokuz yüz yetmiş dörtte İstanbul’a geldik
Yaşım yirmi dört idi daha çok garip ve gençtik
Amma elhamdülillah doğruları öğrenip bildik
Çok koşturup yordu beni bu İstanbul

Benliğimi sorarsanız çok şükür bu halime
Hâkim olabilsem diğer azalarım ile dilime
Mevla’nın hidayeti olmasaydı biz bir hiçtik
Amma elhamdülillah nimetler verdi elime
Çok doldurup kurdu beni bu İstanbul

Geçmişimi sorarsanız öz ana vatanım doğu
Gördük geçirdik bazen varı bazen de yoğu
Hamt ve şükrettik meşakkatli ektik biçtik
Amma elhamdülillah takdir bildik azı çoğu
Çok nimetler ile doyurdu beni bu İstanbul

Kendi ilimizde ana dilimizle okuyup yazandık
Nice hallerden geçip güzel İstanbul’a uzandık
Çok şeyler kaybettik bazen de tehlikeye düştük
Amma elhamdülillah pek çok şeylerde kazandık
Belki daha nice derde kordu beni bu İstanbul

Ana yurdumuzdan koptuk iller geçtik de geldik
Sıladan ayrılıp kaderin şerbetini içtik de geldik
Bazen çok acı bazen tatlı günler geçirdik piştik
Amma elhamdülillah doğru yolu seçtik de geldik
Çok dertler ile yoğurdu beni bu İstanbul

İstanbul’u pek sevdim amma asla hesap aldıramadım
Çok uğraştım huzur deryasına gönül daldıramadım
İlahi takdir çok mekânlar değiştirdik konup göçtük
Amma elhamdülillah yükü ağır geldi kaldıramadım
Her işin sonunda sinemden vurdu beni bu İstanbul

EHLİ HAL

HER SİMA VE HER ŞEKİL OLSA İDİ İNSAN
İNSANLIĞI ANLATMAĞA NE GEREK LİSAN

HER BEDEN OLSA İDİ ADAM
HER İŞİ TARİFE NE GEREK MÜDAM

HER İNSAN OLSA İDİ EHLİ HAL
HAL ANLATMAĞA NE GEREK NE MUHAL

HALDEN ANLAYANA BİR ÇİÇEK VAAZDIR
ANLAMAYANA KAİNATIN VARLIĞIDA AZDIR

OLSADA HALDEN ANLAYANLAR AZ
SEN YİNEDE ARZU HALİN ONLARA YAZ

BİLİNMEZ OLAKİ HİMMET BULURSUN
BELKİ HAKA HAKKIYLA KUL OLURSUN

NE BÜYÜK NİMETTİR HİMMET BULMAK
KENDİNİ BİLİP ADAM GİBİ ADAM OLMAK

MÜJDELER OLSUN HİMMET BULANA
HADDİNİ BİLİP ADAM GİBİ ADAM OLANA

DÜŞMEYE GÖR DOSTUM (1)

Bir düşmeye gör, dostlar bir bir azalır
Kalanlar çare değil, tavuk verir kaz alır
Bazı dost bildiklerin bu halinden haz alır
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Düşünce yakınlar bol bol öğüdü vaz olur
Boş akıl veren, çok destek verenler az olur
Boş vaatler gelinceye dek, kış biter yaz olur
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Ah bir yerinden oynamaya görsün taşlar
Hemen yüz çevirir, güler geçer arkadaşlar
Fayda vermez yolunsa saçlar, dövülse başlar
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Bozulunca işin, düzenin ifşa eder sırdaşlar
Ne taraflar kalır nede sır verdiğin gardaşlar
Hemen başka yan arar güvendiğin yandaşlar
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Hele bir sarsmasın işler, hemen eğilir başlar
Unutulur dostluklar, asılır surat, yıkılır kaşlar
Ne bir can dostlar kalır ne bir yakın arkadaşlar
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Dara düşünce eleştiri başlar kesilir alkışlar
Zor ve sıkıntılı geçer mevsimler, yazlar kışlar
Dost bilip, sevdiklerin hem yakınların dahi dışlar

DERDİM BANA DERMAN OLA (1)

Kaderim çekti, düştüm dertli bir yola
Bu yolda dertlerimle baş başa, kol kola
Bilmem belki dertlerim bana derman ola
Kim ne bilir Mevla derdi derman ede kula

İmtihan için Mevla musibetler verir kula
Musibetlerden nasihat ala, gafletten kurtula
Nasihat dinlemeyenlerin isyanından korkula
Kim ne bilir belki kul musibetle kendini bula

Âdemoğlu çok ister malı mülkü, para pulu
Tuzu kuruların gür çıkar sesi, güçlüdür kolu
Bir dem Mevla musibet ile imtihan eder kulu
Kim ne bilir belki imtihanla kul bula hak yolu

Ey nefis, haris olma bu dünyanın para puluna
Para pul sahibi kim kaldı, bir bak sağına soluna
Ölüm var kalbinde tefekkür, dilinde zikir buluna
Kim ne bilir Mevla dilerse kulu döndürür yoluna

Sahip ol, yitirme manevi örfi âdetini, ülkünü
Haris olup çok sevme dünyanın malı, mülkünü
Nefse hâkim ol, titizlikle ölçülü tut hayat öykünü
Kim ne bilir Mevla dilerse hafifletir dünya yükünü

ZULÜM ÇEMBERİ

Zulüm çemberlerini kırmadıkça
Kanayan onca yaraları sarmadıkça
Zalime zulmün hesabını sormadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
İslam’ın zafer nidasını duymadıkça
İslam adaletini dünyaya yaymadıkça
Gasp edilen hakları geri, koymadıkça
Gülemem ben nasıl güleriz ki
Zulmün hesabı soruşturulmadıkça
Belalar def edilip savuşturulmadıkça
Kudüs hürriyetine kavuşturulmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
Zulümlere karşı planlan kurmadıkça
Zalimin karşısında vakarlı durmadıkça
Zalimin planlarını suratına, vurmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
M. Aksayı özgürlüğüne kavuşturmadıkça
Zalimin zulmünü giderip savuşturmadıkça
Zalimi susturup mazlumu konuşturmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
Mazlumun hakkını zalimden almadıkça
Mazlumları zindandan kurtarıp salmadıkça
Zulümlere karşı isabetli kararlar kılmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
Can yakan zalimlerin canını yakmadıkça
Ev yıkanların saraylarını başına yıkmadıkça
Mazlumu kurtarıp zalimi zindana tıkmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
Canileri İslam topraklarından çıkartmadıkça
İslam toprağı üzerinde üslerini kapatmadıkça
Birliklerini bozup birbirlerinden kopartmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki

ASLAN

Eyvah mertler ölmüş namertler doğmuş
Aslan tutsak olunca çakala gün doğmuş
Gelin hele dostlar aslanı kediler boğmuş
Mertler tutsak olur amma şanı hür kalır

İnsanlığı anlatma yolu ne kadar yokuşmuş
İnsan şeklinde araya mahlûkatlar sokuşmuş
İnsan sanılan varlıklar ne kadar da kokuşmuş
Asil insanlar tutsak olur amma şanı hür kalır

Aslanların meydanında çakallar hiç yokmuş
Amma krallığa soyunan çakallar pek çokmuş
Çakala meydan kalınca eyvah tuz bile kokmuş
Yiğit aslanlar tutsak olur amma şanı hür kalır

Eyvah çakallar çoğalmış mertlik kaybolmuş
Aslanlar tutsak olunca çakaldan kral olmuş
Ne acıdır ki aslanlar yurduna çakallar dolmuş
Asil yiğitler tutsak olur amma şanı hür kalır

Namertlerin yaptığı sadece kuru bir şovmuş
Namerde meydan kalınca hainin sırtını ovmuş
Çakala bakın hele aslanı meydanından kovmuş
Asil aslanlar tutsak olur amma şanı hür kalır

Aslan asildir çakalın yaptığını asla yapmamış
Aklını koruyanlar ise aslından asla kopmamış
Aslını koruyanlar doğruluktan asla sapmamış
Şanlı yiğitler tutsak olur amma şanı hür kalır

Namertler için küçük tepeler aşılmaz bir dağmış
Kendini bilmeyenlere de bataklıklar bahçe bağmış
Aslanı kediye boğduran kokuşmuş çağda bu çağmış
Asil akil dahiler tutsak olur amma şanı hür kalır

Aslanın avından nice çakal ve tilkiler de yediler
Aslan düşünce kendini adam sandı nankör kediler
Orman kanunu böyledir sen bunu böyle bil dediler
Asil kanuniler gidince kanunsuzlara meydan kalır

Osmanlı’dan sonra bir aslan doğdu engellediler
Ona engel olmak için tüm köpekleri çengellediler
Yasakladı kaynakları da siyonistlere pergellediler
Aslanlara engel koydu çakallara ileri gelin dediler

Nice asil mertler ölür amma ünü ve sanı kalır
Nice asil yiğitler ölür amma namı ve şanı kalır
Nice asil pehlivanlar ölür amma meydanı kalır
Nice adi nankörler ölünce sadece hezeyanı kalır

GÜNÜMÜZ İNSANI

İnsan dediğin bir beden şekil şema
Şekilde bir insan tüm azaları ile sima
Şekline bakınca ona insan dersin ama
İnsanlık çürüdü ne dikiş tutar ne yama

Görüntüsü insan el ayak gözü kaşı
Fakat tüm kötülükler onun arkadaşı
İnsan denilen varlık kirletti dağı taşı
İnsanlık koktu ne ayağı kaldı ne başı

Hakkı hakikati gizleyip batılı överler
Gelecek çıkarlar için geçmişe söverler
Zalim ile birlik olup mazlumu döverler
İnsanlık bitti hayra karşı şerri severler

Ey insanlık zillete düşürdüler hepimizi
Zillet ki ne zillet nice bir rezalet denizi
İlletler zilletler ve rezaletler birçok dizi
İnsanlık uyuşturuldu ya Rab uyandır bizi

Günümüz insanı ekseri okumuş cahil
Herkes işinde sahte çoğunluk gayri ehil
Aynı sahtekarlığa tüm dünya ırkları dahil
İnsanlık kirletti ne orman kaldı ne de sahil

İmtihan içindir insanın dünyaya gelişi
Ama hayvanlar bile yapmıyor yaptığı işi
Daha adil ve merhametli ormandaki vahşi
İnsanlık bu değil hüsrandır bu yolun gidişi

Kendini bil insanlık şekilden ibaret değil
Rabbini bil şükreyle rükû ve secdeye eğil
Haddini bil kendine gel etme kötülüğe meyil
İnsanlık zelil oldu ayağı da cahil başı da cahil

Konuşur hep medeniyetten bahsederler
Helal haram sormaz ne bulursa onu yerler
Hak hukuk tanımaz nefsin peşinden giderler
İnsanlık değişti doğruları yanlış tarif ederler

İnsanın ekseriyeti güç ve çoğunluğa meyildir
Ekseri çoğunluk ise gayri meşru işler ile faildir
Hak ve haklı ile meşrudan yana değil ise zaildir
İnsanlık hiç bir zaman güç ve çoğunluk değildir

Güçlü çoğunluklar kendilerini haklı görürler
Ama asla hiç öyle değil yanlış çizgide yürürler
Hamdı şükrü unutmuş yedikleri kaba tükürürler
İnsanlık bozuldu hem saptırıldı yanlış iz sürürler

İnsan için en kıymetli varlık rahmani akıldır
Hakiki akıl Mevla’nın rızasını kazanan akıldır
Meşru kullanılmayan akıllar da şeytani akıldır
Meşru olmayan altın cevher taş toprak çakıldır

İşinin ehli dürüst olan herkesi tebrik ederiz
Mesleği ve ilminin ehli herkesi tenzih ederiz
Onlar başımızın tacıdır onlara teşekkür ederiz
Sözümüz ehil olmayana ehil olanı takdir ederiz

MİZANDA BELLİDİR

Âlemi hor görme ey arkadaş!
Aynı topraktanız kardeş kendini iyice tanı
Unutma bu toprakların altında nicee yatanı
Geçmişine saygılı ol rahmetle an yüce atanı
Acep sen başa taç da biz pabuç muyuz?

Kibirle büyük konuşma yüksekten atma
Dürüst ol açık konuş sözlerine riya katma
Kendini üstün görüp kalite pazarında satma
Acep sen altın da biz tunç muyuz?

Engin ol kimse sevmez yüksek atıp tutanı
Yüce Mevla sevmez gayri meşru alıp satanı
Asla hiç sevmez kanun ve kurula hile katanı
Acep sen kanun da biz suç muyuz?

Mevla dilediğinden alır dilediğine verir malı
Kimin çadır bulamaz kimin de beğenmez yalı
Ancak mizanda belli olur kim ucuz kim pahalı
Acep sen değer kıymet de biz değersiz hiç muyuz?

Bin rahmet vardır tebessümlü bir selamda
Maharet ne yazıp söyleyende ne de kalemde
Hikmet kuvvet kudret ancak Rabbül âlemde
Acep sen kalem de biz uç muyuz?

Âlemi küçük görüp kendini bir şey sanma
Dünyanın mal ve mülküne güvenip kanma
İşini hemen yap sonra yaparım diye aldanma
Acep sen akil cevher de biz kuru bir baş mıyız?

Takdiri ilahidir kimin aciz fakir kimin pek gani
Mevla kimine az kimine çok verir mal ve imkânı
Söyler misin fani dünya kimin oldu ebedi mekânı
Acep sen doğru görürsün de biz şaşı mıyız?

Hepimiz aynı şekil et ile kemikten bir beden
Aynı şey ne altın gümüş ne cevher ne maden
Bedenler aynı insanlığı icradır farklı neden
Acep sen gümüş levha da biz sac mıyız?

Her beden bir âlem nice hikmet var o bedende
Bu bedenler cümle âlem ile hem sende ve bende
Eksik görme eksik varsa ya bendedir ya da sende
Acep sen elmas yakut zümrüt de biz taş mıyız?

Var olan yoktan var eyledi hep taşırız o canı
Dünya imtihandır hepimiz terk edeceğiz bu hanı
Hiç kimse sevip ebedi mekân sanmasın fani cihanı
Acep sade sen yolcu da biz baç mıyız?

Her işini meşru yap iyi düşün biraz derince
Sözünü düşün söyle her ortamda yerli yerince
Nihayet ecel vaki olup herkes gibi kabre girince
Acep sen tok da biz aç mıyız?

ŞEHİT OLDUM ÖLMEDİM (1)

Mehmedim dünya birleşip daralsa çember
Dayan, Hz. Kur’an ve Hz. Rasûlullah rehber
Diren, bizimledir Hz. Allah ve Hz. Peygamber
Zafer bizimdir, zalimlerin hesabı ne olursa olsun
Ancak Tek Yaratıcı Yüce Allah’ın hesabı muteber
Analar bağrına taş bastı ardından baka kaldı
Yiğitler din, vatan için düşmana karşı siper aldı

Çanakkale unutulmaz hatıralar ile tarihi bir andı
Kutsal savaşta rehberimiz Resûlullah canı canandı
Vahşi, zalim düşmanlar boğazı kolay geçecek sandı
Mehmetler geçit vermedi, ama anaların yüreği yandı
Analar bağrına taş bastı ardından baka kaldı
Yiğitler din, vatan için düşmana karşı siper aldı

Garip anneler küçük yaşta yavrularını askere saldı
Dertleri büyük bağrı yandı, boyun büküp baka kaldı
Körpe kuzular din, namus, vatan, bayrak için yol aldı
Kahraman yiğitler geri bakmadan ateş çemberine daldı
Analar bağrına taş bastı ardından baka kaldı
Yiğitler din, vatan için düşmana karşı siper aldı

Bize karşı düşman bir değil, yedi düvel yedi koldu
Düşmana karşı göz kırpmadan mehmedler feda oldu
Giden dönmedi, hayatın baharında gonca güller soldu
Boğazı geçemeyen vahşiler, hayretle saçı, başını yoldu
Analar bağrına taş bastı ardından baka kaldı
Yiğitler din, vatan için düşmana karşı siper aldı

Alçakça bombalandı tüm hastaneler hem koğuşlar
Boğazı geçtik diye vahşi Çörçiller ellerini ovmuşlar
Geçemezler orada idi Seyit Onbaşılar, Yahya çavuşlar
Yüce Allah’ın yardımı ile cani, zalim küffarı kovmuşlar
Analar bağrına taş bastı ardından baka kaldı
Yiğitler din, vatan için düşmana karşı siper aldı

ZIĞINDERE VAHŞETİ (1)

Ey Çanakkale ne büyüktür senin şanın ve tarihte yerin
Bu tarihi savaşta yaşanan ilahi hikmetler derin mi derin
Ey şehit oğlu şehit, o senin sarsılmaz güçlü iman zaferin
Ebedi açık kalacak bu şanlı zaferi anlatan kutsal defterin
Bu zafer öyle bir zafer ki geçmiş tarihte yeri çok derin

Çanakkale vahşetinin bir parçasıdır zığın dere ve alçıtepe
Vahşice hastaneler bombalandı cesetler savruldu sele serpe
Feryat yükseldi kimi ergen kimi çocuk yaşta körpemi körpe
Avrupa hayranı olmak için vicdanlar ve akıllar atılmalı çöpe
Bu zafer öyle bir zafer ki zalimlerin sinsi planını attı çöpe

Şanlı zafer erlerini hayır dua ile analım bırakalım o güne
Çok şerefli tarihimizi örnek alıp ibret görüp bakalım düne
Dönelim birde günümüz insanına, bu günkü nesle bu güne
Tüm İslam âlemi zillet içinde Müslüman niçin yaşar ne güne?
Bu zafer öyle bir zafer ki her nesil böyle zafere ulaşa övüne

Kutsal değerleri korumak için haktır savunma ve cephe
Bu neslin geleceği uyandırıyor bizde derin endişe ve şüphe
Kaybetmiş aslını elinde şişe kolunda manita, kulağında küpe
İslam ve insanlığa uzak kalmış hayali top seyredip disko tepe
Bu zafer öyle bir zafer ki zalimlerin kulaklarına oldu küpe

Acep sonumuz nere gider bu haller ve şekiller böyle olunca
Nesiller değişip de örfümüz ananemiz tahrip olup bozulunca
Ey çanak kale ruhuna sahip gençlik, ayrılma yürü hak yolunca
Sonra hüsrana gidersin rezil bataklık Avrupa ahlakı ile dolunca
Bu zafer öyle bir zafer ki bu gücü anladılar denize dolunca
(2003)