İçeriğe geç

Ay: Haziran 2012

KURTULUŞ DİLEĞİ ÇIKARCILARDAN

Çıkarcıdan dost edinme yabana atar seni
Her dem aldatır satılıklar arasına katar seni
Vasıfsızdır kıymet bilmez de ucuza satar seni
Çıkarcılar elinden ey adil bir dost kurtar bizi

Kendilerini yükseltir küçük tutarlar seni
Çıkarları uğruna dal budak budarlar seni
Sonra yine de yetinmez yalar yutarlar seni
Azgınlar elinden ey hak bir dost kurtar bizi

Yay gibi eğrileri hep yakında tutarlar
Ok gibi doğruları çook uzaklara atarlar
Çıkarları uğruna çıkmaz bataklara batarlar
Eğriler elinden ey doğru bir dost kurtar bizi

Çıkar gördükleri yere takarlar çengeli
Hep menfaatleri yönüne tutarlar pergeli
Emir yasak dinlemez yıkar geçerler engeli
Zalimler elinden ey âlim bir dost kurtar bizi

Hırs bürümüştür çıkarcıların gözlerini
Hep doğru sanırsınız çok cilveli sözlerini
Menfaatlerine dokun da bir sonra gör yüzleri
Menfaatçiler elinden ey tek bir dost kurtar bizi

Doğru sanır aldanırsın cilveli sözlerine
Gerçeği görmezler perde inmiştir gözlerine
Hesap tutmaz ise isyan eder vururlar dizlerine
İsyancı asiler elinden ey yüce bir dost kurtar bizi

GÜNÜMÜZ İNSANI VE ALDATMACA EĞİTİM SİSTEMİ

Kâinattaki tüm varlıkların, en değerli varlık olan insan için değeri var. Amma ve lakin en değerli varlık olan insan, değerini yitirince, bu değerlerin ne değeri var. Evet, günümüzde insanlık hızlı bir şekilde değerini yitiriyor. En değerli varlık olan insanı insan yapan değerleri koruyalım ki, en değerli varlık olan insanı koruyabilelim. Nasıl derseniz; âcizane şöyle deriz, her şey küçükten -çekirdekten- ve tabandan başladığı gibi, insanı da çekirdekten ve tabandan ele almak gerekir. Mesela milli eğitim diyoruz. Aslında eğitimin gözle görülür şekilde milli bir tarafı kalmadı sanırız. Çünkü bu sistemin oluşturduğu iktidarlar hep kendi inanç ve ideolojileri yönünde insanları ve insanlığı yönlendirmeye çalışıyorlar. Aslında bu milli değil o zaman hinli, yani hileli eğitim olmaz mı? Bizim milli ve manevi değerlerimiz Kur’an ve İslâm’dır. İslâm’ı öğretmediğiniz takdirde insan değerli varlık olmaktan çıkar, en büyük problem olur, yani PKK olur, eşkıya olur, anarşi olur, “hain” olur, artık ondan her türlü kötülük beklenir. Siz insanın ve insanlığın yaşama kılavuzu olan Kur’an’ı yasaklar, öğrenip, öğretip, doğru anlayıp ve anlatmazsanız, o zaman insan insanlıktan çıkar ve kan döken bir varlık olur. Bugün dünyanın her tarafında kan dökülmüyor mu? Hep güçsüz mazlumlar sömürülüp öldürülmüyor mu? Güçlü olan zayıfı ezmiyor mu? Yani şu medeni sayılan vahşi Avrupa’nın ve Amerika’nın vahşeti dünyayı kana bulamıyor mu? Rusya ve Çin aynı vahşeti uygulamıyor mu? Bu nasıl medeniyet, nasıl demokrasi, insanlık bunun neresi? Asıl medeniyet Osmanlı’da idi. Çünkü kendi bünyesine aldığı milletleri adalet ile hür bir şekilde idare ediyor, haksız savaş yapmıyor, asla sömürmüyor ve ezmiyordu. Ancak haksızlara ve zalimlere karşı savaşıyor adaleti sağlıyordu. Başarılı olmaları da Kur’an’a tam bağlı kalmalarıydı. Evet, şimdi gelelim bugünkü eğitim sistemine. (4 + 4 + 4) sistemi de bize aldatmaca geliyor. Hiç faydalı tarafı yok mu? Var, fakat aldatma tarafı daha çok. Çünkü beş buçuk yaşında çocuğu alıp on sekiz yaşına kadar tutacaksınız, bu yıllar içerisinde ne verip ne öğreteceğiniz de meçhul. İslâm ülkelerinde mecburi eğitim (5 + 3) o da kesintili olmalı. Din eğitimi yani ilmihal eğitimi mecburi olmalı. Beden, müzik, cinsellik ve bunun gibi eğitimler mecburi de, neden insanı insan yapan ilmihal eğitimi mecburi olmasın? Mecburi olsun istemeyenler istemiyoruz diye dilekçe versinler. O halde istemeyenlerin oranı asgariye düşer. İşin diğer bir aldatma yönü de beşeri bilgiler beş buçuk yaşında başlıyor da, ilmihal bilgisi neden on bir yaşında başlatılıyor? Yani on yaş üzeri, on yaşına gelmiş bir çocuğa Kur’an’ı biraz zor öğretebilirsiniz. Lütfen birbirimizi aldatmayalım, milletin gözünü boyamayın. Zaten bu millet uykuda. Ayrıca biz İslâm’a göre meşru eğitimin hiçbirine karşı değiliz ve olamayız. Biz isteriz ki herkes üniversite bitirsin ama İslâmi bilgilerle birlikte. Lakin eğitim ihtiyaca, zamana, zemine ve imkâna dayalı olmalı. Bir de işçi, memur, köylü, çiftçi ve küçük esnafın çocuğunu okutma gücü olmadığı gibi, din âlimi, hafız, fıkıh âlimi ve çiftçiye yardımcı eleman zanaatkârlara çırak lazım değil mi?

On sekiz yaşından sonra bu işleri çok zor yaptırabilirsiniz. Peki, onsekiz yaşına kadar okuyacak çocuklara devletin ne gibi desteği olacak ve bu çocukların can ve namus güvenliği nasıl korunacak oda meçhul. Deniliyor ki son dört yılı açıktan okuyabilir. Peki, açıktan okumak o kadar kolay ve bedava mı? Eski büyük İslâm âlimleri ve zanaatkârlar hep on iki yıl beşeri sistemin okulunda bu şekilde bu dersleri mi okumuşlardı? Bir de, on sekiz yaşına kadar kız erkek aynı sıralarda eğitim görerek dindar bir nesil nasıl yetişir? Bu da İslâm fıkhına çok aykırı değil mi? Ateşle barutu bir arada nasıl tutacaksınız ve cuma namazı için tekbir alınırken kadın anons yapıyor sevgili öğretmenler ve sevgili çocuklar ders başlamıştır! Bunlar namazla mükellef değil mi? Namazsız cumasız dindar nesil bu sistemle ancak bu kadar yetişir.12 yıllık mecburi eğitim bu İslâmi sakıncaları beraberinde taşımıyor mu? 12 yıllık diploma vermek önemli değil ki dünyevi, uhrevi, insani ve ahlaki değerleri öğretmek çok önemli. Ayrıca diploma insanlara iş ve aş vermiyor ki. Bizim âcizane tavsiyemiz şudur: Vatanı, çocuğunu ve insanlığı bugünkü şerlerden ve tehlikelerden korumak isteyenlerin sıbyan okullarına yani anaokullarına önem vermelerini öneririz. Çünkü çocuğa ilk ne verirsen o kafasına yer ediyor. Gerçi çökmüş sistemin yeni eğitim yasasına göre okuma yaşını beş buçuk yaşa çekmeleri halinde bu okulların iki yılını çalarak onu da bitiriyorlar ve yine bu hileli eğitimin çocuklarımıza fazla bir şey vereceğinden fazla ümitli değiliz. Bir de şu yanlış noktaya değinmek istiyoruz, bir defa ilköğretimde taşımalı ve vardiyalı sistem de çok yanlıştır. Çünkü burada asıl yapılması gereken şudur: Okullar toplu ve merkezi değil, her mahallenin ihtiyacını karşılayacak yakın mesafede olması lazım. Çünkü beş buçuk yaşındaki çocuğu karda ve kışta sabahın koyu karanlığında alıp serviste bir saat dolaştırdıktan sonra ancak okuluna ulaştırabiliyorsunuz. Servis parası olmayan ailelerin halini de düşünün. O halde tek vardiya kaçınılmaz bir zarurettir. Çünkü çocuk sabah dokuzda kahvaltısını yapacak sonra okuluna gidecek, sonra da akşam olmadan saat dört gibi evine dönecek. Yoksa taşımalı ve çift vardiyalı eğitim beş buçuk yaşındaki çocuğa ve hem de ailelerine en büyük zulümdür. Ama siz tam tersini yapıyorsunuz, üniversite talebesini saat sekizde okula gönderiyor beş buçuk yaşındaki çocuğa zulmediyorsunuz. Adalet mi bu? Bir defa iş burada yanlış değil mi? Bir de ilkokul, orta ve lise birbirinden ayrılmalı çünkü orta, lise talebesi ne yapıyorsa ilkokul talebesi de ondan öğrenip onu yapıyor. Ayrıca on iki yıl mecburi eğitim acaba insanlığın cehaletini çözebilecek mi? Sanmıyoruz. Çünkü İslâmsız eğitimler cehaleti asla çözmez. Biz hep okumuş cahillerden çektik ve çekiyoruz. Sadece dünyevi tahsil yapmak cehaleti çözmüş olsaydı, Ebu Cehil devlet reisi idi. Neden efendimiz (s.a.s.) Ebu Cehil lakabını taktı? Demek ki tek yanlı okumak cehaleti çözmüyormuş ve çözmesi de beklenmemeli. Bu; hiçbir asırda mümkün olmamıştır, olmayacak ve olmaz da.

NİYET VE İCRAAT

Talebe sandı millet aldanıp verdi oyu
Dersi başka merciden aldı kazdılar kuyu
Emir yanlış yerden değişmez bunların huyu
Acep ne yapmak isterler niçin aldılar bu oyu

Anlaşılmaz garip bir hal aldı niyetleri
Bu kadar tavize rağmen bitmedi diyetleri
Faiz- fuhuş- domuz bozdu manevi afiyetleri
Acep ne yapmak isterler nedir garip niyetleri

Fuhuş serbest yetkisiz kaldı emniyet amirleri
Nereden alıyorlar İslam’a hakaret bu emirleri
Bu Emirler kimden kesiyor kesilmez demirleri
Acep ne yapmak isterler kimden geldi emirleri

Önerileri içte ve dışta hep laikliği hitaptır
Ama millet bu yanlış gidişattan çok bitaptır
Akıl kitapları da ihanet içeren yanlış kitaptır
Acep ne yapmak isterler ifadeler ihale hitaptır

Böyle tavizler İslam’da yok ve olmayacaktır
Bu yanlışlar asla doğru karşılık bulmayacaktır
Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır
Acep ne yapmak isterler akıbet hoş olmayacaktır

İslam’da tasavvufi tarikatlar vardır ve haktır
İslam’a uymayan icraatlar çok yanlış ve bihaktır
İnsanlık dışı bu haramlar çok ağır suç ve yasaktır
Acep ne yapmak isterler yanlışa makul ikaz haktır

Karam bole dönüştü karmaşık sinsi hesapları
Domuza kasaplık dedi şaşırdılar tüm kasapları
İslami değil hangi sapık tarikattandır intisapları
Acep ne yapmak isterler nicedir yanlış hesapları

Fakir fukaranın feryadına tıkadılar kulakları
Artık aşka dönüştü Avrupa Birliği merakları
Siyonizme kanal açtı millete kapattılar arkları
Acep Nice olur akıbetimiz satmayın toprakları

Yalan ve aldatma üzerine kuruldu çarkları
Yeter artık bu hata ve yanlışlar geçti kırkları
Vergi üstüne vergi kalmadı milli şeften farkları
Acep ne yapmak isterler niçin satarlar toprakları

Muhteşem Süleyman’a nispet dizi film çevirdiler
Şekilde insan görüldü küle yatıp semeri devirdiler
Süleyman’ın kılı dahi Olamaz bir şekil bir tavirdiler
Acep öç almak için mi? Muhteşem yüz yılı çevirdiler

Bunları eşeğe benzetmek eşeklere hakaret sayılır
Bu filmi izleyen gafillere yazıklar ki aldanıp bayılır
Ecdada hakaret O rezil filmi izleyen leşler nasıl ayılır
Acep ne yapmak isterler bu hakaret nasıl meşru sayılır

Semer dedik ama tüm semer taşıyanlara hakaret olur
Oda kızmazsa Bunlara hınzır desek belki karşılık bulur
Bu adiler yüz bulunca tarihimiz alçakça ve adice yontulur
Acep ne yapmak isterler çok şanlı tarihimiz nasıl unutulur

Borca batıp Her şeyimizi sattı sinsice bizi aldattılar
Derin endişelerimiz var acep tarihimizi demi? sattılar
Sonra böyle bir Süleyman bilmiyoruz diye nutuk attılar
Acep ne yapmak isterler şapla şekeri birbirine kattılar

Dans melanetini yüz yıl icra edemedi aman dediler
Muhteşem Süleyman lakabını biz değil onlar verdiler
Korkak adiler şimdi film yaptı halt işledi nane yediler
Acep nedir bu pazarlık yasaklamadı demokrasi dediler

Büyük günahları serbest bıraktı bozdular maneviyatları
İslam’ın yasaklarını meşru saydılar ondandır zafiyetleri
Dünyada aldatırlar ama ahirette olmayacak muafiyetleri
Acep ne yapmak isterler haramlarla bozuldu maneviyatları

İşçi emekli memura vermedi zirveye çıkardılar maaşlarını
Suni gündem oluşturup örtbas ediyorlar birçok yanlışlarını
Sonra da temiz iş yapmış gibi askerlere taşıtıyorlar naaşlarını
Acep ne yapmak isterler nasıl yerler ki fakirin hakkı maaşlarını

Yanlışları örtbas etmek için çok uygun bir kılıf Ergenekon’u var
Yanlışlar olur yapılır ama bu yanlışların bir sınırı dozu bir tonu var
Dünyada yapsın yesinler amma nihayet bu fani âleminde bir sonu var
Acep ne yapmak isterler kamofle için iyi ki bir perde Ergenekon’u var

Fani dünyada doğru ve yanlış herkesin kendine göre bir hesabı var
Doğru ve yanlış her hesabın muhakkak hesabına göre de bir nisabı var
Hesap ne olursa olsun tüm hesap üstü yüce Mevla’nın da bir hesabı var
Acep ne yapmak isterler unutmayın yanlış hesaba Mevla’nın gazabı var