İçeriğe geç

Ay: Şubat 2009

İLAHİ TAKDİR – 1

İlahi takdir benim kaderim
Böyle geldim böyle giderim
Eksik olmadı derdim kederim
Yazan böyle yazmış kime derim
Daim Hamt Ve Şükür Mevla ya
Paslı Kalpler muhtaçtır kalaya

Her işte hep hayır diledim
Çok sık dokuyup ince eledim
Nice acı dertler çektim inledim
Ne çocuk olup ne çocuk beledim
Daim hamt ve şükür Mevla’ya
Paslı kalpler muhtaçtır kalaya

Bilmem ki ne yaptım neyledim
Ben kime ne dedim ne söyledim
Çok acılar çektim feryat eyledim
Daim hamt ve şükür Mevla ya
Paslı kalpler muhtaçtır kalaya

Bilmem ki ben neyledim nettim
Ömür boşa geçti tükendim bittim
Niçin aldanıp kendimi ziyan ettim
Daim hamt ve şükür Mevla’ya
Paslı kalpler muhtaçtır kalaya

Acep ne yaptım kime ne dedim
Niçin bunca ağır bedeller ödedim
Fani dünya için neden gam yedim
Daima hamt ve şükür Mevla’ya
Paslı kalpler muhtaçtır kalaya

Türlü sıkıntılar daim yoldaşım
Nice dertler gördü garip başım
Elem keder oldu yol arkadaşım
Ortak olmadı babam ne gardaşım
Daima hamt ve şükür Mevla’ya
Paslı kalpler muhtaçtır kalaya

Çile çektim fani âlemde cebadan
Çok sıkıntı gördüm yakın tebadan
Yakın dostlarımız hısım akrabadan
En yakınlarım kardeş dahi babadan
Daima hamt ve şükür Mevla’ya
Paslı kalpler muhtaçtır kalaya

İLAHİ TAKDİR – 2

Her daim fedakârlık yoluna gittim
Ömrüm heba oldu tükendim bittim
Bilmem ne yaptım neyledim nettim?
Niçin aldandım kendimi ziyan ettim
Daima hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Hata yaptım sıkıntılı yola gittim
Vefasızlar için kendimi feda ettim
Onlara mal kazandım kendim bittim
Vefa beklerken hakaret sözler eşittim
Daima hamt ve şükür Mevla’ya
Bu paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Dertler ne veremdir ne vebadan
Aldanıp bu hale düştüm hebadan
Gelmedim ben Afrika ne kübadan
Bende sizden biriyim aynı tebadan
Daima hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Çile çektim fani âlemde cebadan
Çok sıkıntı gördüm yakın tebadan
En yakınlarım kardeş dahi babadan
Yakın dostlar hem hısım akrabadan
Daima hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Dertliyim ama hamt eylerim halime
Mevla’ya şükür niğmetler verdi elime
Hamt ve şükür cümlesini koydu dilime
Şükür Elhamdülillah çok büyük kelime
Daima Hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Ya Rab hiç ayırma haktan özümü
İbretle bakmaya layık eyle gözümü
Rızana uygun eyle amelimle sözümü
Hesap gününde kara çıkarma yüzümü
Daima Hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

İLAHİ TAKDİR – 3

Kendi halimde küçük bir boyuttum
Aldandım çok yanlış işlerler tuttum
Gaflete düştüm nice zehirler yuttum
Emekler boşa çıktı gülmeyi unuttum
Daima Hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

İyi gün dostlarım yanıma gelmiyor
Gönüller virane yüzler hiç gülmüyor
İçime akan gözyaşımı kimse silmiyor
Çıkarcı dostlar şimdi halden bilmiyor
Daima Hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Şimdi kimseler hal hatır sormuyor
Sinsilerin işine hiç aklımız ermiyor
Geçmişe dönsem kaset geri sarmıyor
Yıkılsın dünya desem dilim varmıyor
Daim hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Ömür başa dönsün desem dönmüyor
Dünya sırtımdan insin desem inmiyor
Sinemde ateş sönsün desem sönmüyor
İçimdeki ıstırap dinsin desem dinmiyor
Daima Hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Yaralı sineler dert küpü boş değil
Istıraplar yakıcı gönüller hoş değil
Acılarımız derin bağrımız taş değil
Adaletsizlik Hâkim başlar baş değil
Daima Hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

Çok acılar çektim bağrım yandı
Ezilenler niçin hep saygı sayandı
Ben ezildim ama çıkarcılar uyandı
Çare Mevla’m gücüm sona dayandı
Daima hamt ve şükür Mevla’ya
Bu Paslı kalpler muhtaçtır kalaya
Halimiz malumdur Âliyyül ağlaya

EY GAMLI GÖNÜL (1)

Ey gönül, sen benden başka bir ben misin?
Dertlerimi paylaşan ruh ile bir beden misin?
Ağır dertlere daima hamd ile sabreden misin?
Engin ol, gönül, sen başka bir ben misin?
Nice elem, keder dertli sade bir sen misin?
Bazen çok cimri bazen açık bir el olursun
Bazen hiç sır vermez, uzaktan bir el olursun
Bazen de dertleri konuşur, ehli bir dil olursun
Engin ol, gönül, sen başka bir ben misin?
Nice elem, keder dertli sade bir sen misin
Bazen coşar akar, çağlayan bir sel olursun
Bazen durur akmaz, bataklık bir göl olursun
Bazen de tehlikeli akim, kurak bir çöl olursun
Engin ol, gönül, sen başka bir ben misin?
Nice elem, keder dertli sade bir sen misin?
Bazen engin, sakin, sabırlı, durgun olursun
Bazen sıkıntılı hüzne dalmış, yorgun olursun
Bazen de gam kederli, sineden vurgun olursun
Engin ol gönül, sen başka bir ben misin?
Nice elem, keder dertli sade bir sen misin
Bir dem olur hava-i gezer, yüksekten uçarsın
Bir dem olur, bahar gibi türlü çiçekler açarsın
Bir dem olur, nice hüzün, kederli gam saçarsın
Engin ol, gönül sen başka bir ben misin?
Nice elem, keder dertli sade bir sen misin?
Beden durulup uslansa, sen uslanmaz mısın?
Beden yıpranıp paslansa, sen paslanmaz mısın?
Beden yorulup yaşlansa da sen yaşlanmaz mısın?
Engin ol, gönül, sen başka bir ben misin?
Nice elem, keder dertli sade bir sen misin

GARİP BİR KUL VE İSTANBUL

Dünya dediğin iki kapılı bir han ince bir yol
İnsan dediğin çok aciz biçare dertli bir kul
Hayat dediğin bir lokma ekmek iki parça çul
Geçim dediğin bir kaç parça eşya bir kaç pul
Mutsuz bir ömür garip bir kul ve İstanbul

Kimliğimi sorarsanız izahı bil cümle sıralıdır
Dünü sorarsanız bazen ak bazen de karalıdır
Amma elhamdülillah biz gül bahçesine düştük
Günü sorarsanız kalp mahsun gönül yaralıdır
Çok zaman sarpa sardı beni bu İstanbul

İlimi sorarsanız Erzincan ili Doğu Anadolu
Çok güzeldir İç Anadolu’ya uzanır bir kolu
Erzurum’dan koptuk Sivas Ankara’dan geçtik
Amma elhamdülillah şaşırmadık doğru yolu
Çok sıkıntılar ile kardı beni bu İstanbul

Halimi sorarsanız biçare aciz bir Allah kulu
Bazen az eksik bazen de bol bulduk para pulu
Çok düşündük kendimize yeni bir vatan seçtik
Amma elhamdülillah mesken tuttuk İstabul’u
Öz yurdumuzdan ayırdı beni bu İstanbul

Aslımı sorarsanız Türk ırkı hak din İslam mensubu
Hz. Resulullaha ümmet olmaktır bu acizin matlubu
Fani yalan dünya ile çok yarışıp nefisle cebelleştik
Amma elhamdülillah doğru elden aldık mektubu
Çok ince eleyip savurdu beni bu İstanbul

Adımı sorarsanız Nusret talihsiz garip bir kul
Asla hiç mutlu etmedi ki beni ne iş ne de para pul
Sıkıntılı ömürde Mevla’nın nimetinden yedik içtik
Amma elhamdülillah ne aç kaldık ne de yoksul
Çok yakıp kavurdu beni bu İstanbul

Yaşımı sorarsanız elli beş çok hatalar sildik
Bin dokuz yüz yetmiş dörtte İstanbul’a geldik
Yaşım yirmi dört idi daha çok garip ve gençtik
Amma elhamdülillah doğruları öğrenip bildik
Çok koşturup yordu beni bu İstanbul

Benliğimi sorarsanız çok şükür bu halime
Hâkim olabilsem diğer azalarım ile dilime
Mevla’nın hidayeti olmasaydı biz bir hiçtik
Amma elhamdülillah nimetler verdi elime
Çok doldurup kurdu beni bu İstanbul

Geçmişimi sorarsanız öz ana vatanım doğu
Gördük geçirdik bazen varı bazen de yoğu
Hamt ve şükrettik meşakkatli ektik biçtik
Amma elhamdülillah takdir bildik azı çoğu
Çok nimetler ile doyurdu beni bu İstanbul

Kendi ilimizde ana dilimizle okuyup yazandık
Nice hallerden geçip güzel İstanbul’a uzandık
Çok şeyler kaybettik bazen de tehlikeye düştük
Amma elhamdülillah pek çok şeylerde kazandık
Belki daha nice derde kordu beni bu İstanbul

Ana yurdumuzdan koptuk iller geçtik de geldik
Sıladan ayrılıp kaderin şerbetini içtik de geldik
Bazen çok acı bazen tatlı günler geçirdik piştik
Amma elhamdülillah doğru yolu seçtik de geldik
Çok dertler ile yoğurdu beni bu İstanbul

İstanbul’u pek sevdim amma asla hesap aldıramadım
Çok uğraştım huzur deryasına gönül daldıramadım
İlahi takdir çok mekânlar değiştirdik konup göçtük
Amma elhamdülillah yükü ağır geldi kaldıramadım
Her işin sonunda sinemden vurdu beni bu İstanbul

EHLİ HAL

HER SİMA VE HER ŞEKİL OLSA İDİ İNSAN
İNSANLIĞI ANLATMAĞA NE GEREK LİSAN

HER BEDEN OLSA İDİ ADAM
HER İŞİ TARİFE NE GEREK MÜDAM

HER İNSAN OLSA İDİ EHLİ HAL
HAL ANLATMAĞA NE GEREK NE MUHAL

HALDEN ANLAYANA BİR ÇİÇEK VAAZDIR
ANLAMAYANA KAİNATIN VARLIĞIDA AZDIR

OLSADA HALDEN ANLAYANLAR AZ
SEN YİNEDE ARZU HALİN ONLARA YAZ

BİLİNMEZ OLAKİ HİMMET BULURSUN
BELKİ HAKA HAKKIYLA KUL OLURSUN

NE BÜYÜK NİMETTİR HİMMET BULMAK
KENDİNİ BİLİP ADAM GİBİ ADAM OLMAK

MÜJDELER OLSUN HİMMET BULANA
HADDİNİ BİLİP ADAM GİBİ ADAM OLANA

DÜŞMEYE GÖR DOSTUM (1)

Bir düşmeye gör, dostlar bir bir azalır
Kalanlar çare değil, tavuk verir kaz alır
Bazı dost bildiklerin bu halinden haz alır
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Düşünce yakınlar bol bol öğüdü vaz olur
Boş akıl veren, çok destek verenler az olur
Boş vaatler gelinceye dek, kış biter yaz olur
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Ah bir yerinden oynamaya görsün taşlar
Hemen yüz çevirir, güler geçer arkadaşlar
Fayda vermez yolunsa saçlar, dövülse başlar
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Bozulunca işin, düzenin ifşa eder sırdaşlar
Ne taraflar kalır nede sır verdiğin gardaşlar
Hemen başka yan arar güvendiğin yandaşlar
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Hele bir sarsmasın işler, hemen eğilir başlar
Unutulur dostluklar, asılır surat, yıkılır kaşlar
Ne bir can dostlar kalır ne bir yakın arkadaşlar
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Dara düşünce eleştiri başlar kesilir alkışlar
Zor ve sıkıntılı geçer mevsimler, yazlar kışlar
Dost bilip, sevdiklerin hem yakınların dahi dışlar

DERDİM BANA DERMAN OLA (1)

Kaderim çekti, düştüm dertli bir yola
Bu yolda dertlerimle baş başa, kol kola
Bilmem belki dertlerim bana derman ola
Kim ne bilir Mevla derdi derman ede kula

İmtihan için Mevla musibetler verir kula
Musibetlerden nasihat ala, gafletten kurtula
Nasihat dinlemeyenlerin isyanından korkula
Kim ne bilir belki kul musibetle kendini bula

Âdemoğlu çok ister malı mülkü, para pulu
Tuzu kuruların gür çıkar sesi, güçlüdür kolu
Bir dem Mevla musibet ile imtihan eder kulu
Kim ne bilir belki imtihanla kul bula hak yolu

Ey nefis, haris olma bu dünyanın para puluna
Para pul sahibi kim kaldı, bir bak sağına soluna
Ölüm var kalbinde tefekkür, dilinde zikir buluna
Kim ne bilir Mevla dilerse kulu döndürür yoluna

Sahip ol, yitirme manevi örfi âdetini, ülkünü
Haris olup çok sevme dünyanın malı, mülkünü
Nefse hâkim ol, titizlikle ölçülü tut hayat öykünü
Kim ne bilir Mevla dilerse hafifletir dünya yükünü

ZULÜM ÇEMBERİ

Zulüm çemberlerini kırmadıkça
Kanayan onca yaraları sarmadıkça
Zalime zulmün hesabını sormadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
İslam’ın zafer nidasını duymadıkça
İslam adaletini dünyaya yaymadıkça
Gasp edilen hakları geri, koymadıkça
Gülemem ben nasıl güleriz ki
Zulmün hesabı soruşturulmadıkça
Belalar def edilip savuşturulmadıkça
Kudüs hürriyetine kavuşturulmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
Zulümlere karşı planlan kurmadıkça
Zalimin karşısında vakarlı durmadıkça
Zalimin planlarını suratına, vurmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
M. Aksayı özgürlüğüne kavuşturmadıkça
Zalimin zulmünü giderip savuşturmadıkça
Zalimi susturup mazlumu konuşturmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
Mazlumun hakkını zalimden almadıkça
Mazlumları zindandan kurtarıp salmadıkça
Zulümlere karşı isabetli kararlar kılmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
Can yakan zalimlerin canını yakmadıkça
Ev yıkanların saraylarını başına yıkmadıkça
Mazlumu kurtarıp zalimi zindana tıkmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki
Canileri İslam topraklarından çıkartmadıkça
İslam toprağı üzerinde üslerini kapatmadıkça
Birliklerini bozup birbirlerinden kopartmadıkça
Gülemeyiz biz nasıl güleriz ki

ASLAN

Eyvah mertler ölmüş namertler doğmuş
Aslan tutsak olunca çakala gün doğmuş
Gelin hele dostlar aslanı kediler boğmuş
Mertler tutsak olur amma şanı hür kalır

İnsanlığı anlatma yolu ne kadar yokuşmuş
İnsan şeklinde araya mahlûkatlar sokuşmuş
İnsan sanılan varlıklar ne kadar da kokuşmuş
Asil insanlar tutsak olur amma şanı hür kalır

Aslanların meydanında çakallar hiç yokmuş
Amma krallığa soyunan çakallar pek çokmuş
Çakala meydan kalınca eyvah tuz bile kokmuş
Yiğit aslanlar tutsak olur amma şanı hür kalır

Eyvah çakallar çoğalmış mertlik kaybolmuş
Aslanlar tutsak olunca çakaldan kral olmuş
Ne acıdır ki aslanlar yurduna çakallar dolmuş
Asil yiğitler tutsak olur amma şanı hür kalır

Namertlerin yaptığı sadece kuru bir şovmuş
Namerde meydan kalınca hainin sırtını ovmuş
Çakala bakın hele aslanı meydanından kovmuş
Asil aslanlar tutsak olur amma şanı hür kalır

Aslan asildir çakalın yaptığını asla yapmamış
Aklını koruyanlar ise aslından asla kopmamış
Aslını koruyanlar doğruluktan asla sapmamış
Şanlı yiğitler tutsak olur amma şanı hür kalır

Namertler için küçük tepeler aşılmaz bir dağmış
Kendini bilmeyenlere de bataklıklar bahçe bağmış
Aslanı kediye boğduran kokuşmuş çağda bu çağmış
Asil akil dahiler tutsak olur amma şanı hür kalır

Aslanın avından nice çakal ve tilkiler de yediler
Aslan düşünce kendini adam sandı nankör kediler
Orman kanunu böyledir sen bunu böyle bil dediler
Asil kanuniler gidince kanunsuzlara meydan kalır

Osmanlı’dan sonra bir aslan doğdu engellediler
Ona engel olmak için tüm köpekleri çengellediler
Yasakladı kaynakları da siyonistlere pergellediler
Aslanlara engel koydu çakallara ileri gelin dediler

Nice asil mertler ölür amma ünü ve sanı kalır
Nice asil yiğitler ölür amma namı ve şanı kalır
Nice asil pehlivanlar ölür amma meydanı kalır
Nice adi nankörler ölünce sadece hezeyanı kalır